Dijital şiddeti diğer şiddet türlerinden farklı kılan en önemli etken, şiddet eylemlerine internet erişiminin olduğu bilgisayar, akıllı telefon gibi teknolojik aletlerin karışmasıdır. Bu bağlamda kişilerin özel, sosyal ve eğitim hayatlarını oldukça derinden etkileyen ve psikolojik yönden telafisi mümkün olmayan yıkıcı sonuçlar doğuran dijital şiddet eylemlerinin nedenleri arasında hiç kuşkusuz bilişim alanında yapılan teknolojik gelişmelere oranla bilgisayar ve akıllı telefon kullanımındaki artış gösterilebilir (Seçkin, 2017: 83; Yenilmez ve Seferoğlu, 2013: 422).

Willard’a  (akt. Horzum ve Ayas, 2013: 197) göre ise dijital şiddetin nedenleri arasında gösterilen maddeler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Dijital şiddet eylem girişimlerinde bulunulduğunda yakalanılmayacağının düşünülmesi
  • Maruz kalınan dijital şiddet eylemleri karşısında kişi ya da kişilerin fiziksel olarak herhangi bir zarar görmediklerinin düşünülmesi
  • Dijital şiddet eylemlerinin ahlaka aykırı olmadığının düşünülmesi
  • Dijital şiddetin intikam alma aracı olarak düşünülmesi

Varjas ve diğerleri (2010: 270) ise kişinin intikam almak, can sıkıntısını gidermek, yeni bir kişilik denemek istemesi, kendisini daha iyi hissedeceğini düşünmesi, kıskançlık duyması, karşı tarafı kışkırtma, koruma duyguları ile hareket etmesi ve yönlendirilen duygular, gerçek kimliğini gizleyebilme ve disinhibisyon etkisi gibi nedenlerden dolayı dijital şiddet davranışlarına başvurulabileceğini ifade etmektedirler.

Bu bağlamda Arslan (2020: 126) yönlendirilmiş duyguları, kişinin daha önceden şiddet davranışlarına maruz kalmasından dolayı yaşadığı deneyimleri, şiddet gördüğü kişi ya da kişiler üzerinde değil aksine sıradan masum birinin üzerinde zarar verme niyeti ile gerçekleştirmesi olarak açıklamaktadır. ‘Kışkırtma’ ise bir kimseyi dijital ortamlarda şiddet davranışlarına zorlamak, tahrik etmek olarak açıklanabilir. Bir kimse hakkında çıkartılan söylentileri dijital medya araçları ile yaymak ve sonrasında o kimseyi kendisi hakkında yapılanlarla ilgili olarak konuşmaya zorlamak kışkırtma motifi için örnek gösterilebilir (Arslan, 2020: 127). Ayrıca Arslan (2020: 124) dijital şiddet davranışları gösteren kişilerin saldırganca veya şiddete eğilimli bir tutum içinde olduklarını ve bu tutumlarını dijital ortamlarda diğer kişilere karşı aşağılayıcı eylemlerde bulunarak tatmin ederek kendilerini daha iyi hissedebileceklerini belirtmektedir. Seçkin de (2017: 84) bu tür nedenlerle dijital şiddete başvuran kişilerin psikoloji, his, ahlak ve vicdan anlamında kusurlu olduklarını belirtmektedir.

Sanal Kimlik Kullanımı

Günümüzde yaş, eğitim, statü veya dil, din, ırk gibi öğeler fark etmeksizin milyarlarca insanın enformasyonu hem ürettikleri hem de tükettikleri uçsuz bucaksız bir internet ortamı yaratıldı. Manuel Castells’in de 1996 yılında yayınladığı “Ağ Toplumunun Yükselişi” (The Rise of the Network Society) isimli eserinde ilk kez dile getirdiği ağ toplumu kavramı ile açıkladığı bu yeni toplumsal yapının bireylerin kimlik inşalarında çok büyük bir etki alanına sahip olduğu söylenebilir.

Kimlik gizlemenin kişilerin dijital şiddet davranışlarını gerçekleştirme yönünde bir fırsat olduğu belirtilmektedir (Yaman vd., 2011: 176). Nitekim yüz yüze iletişim sürecinde şiddet davranışlarını kimin gösterdiği bilinmekteyken dijital ortamda eyleme dökülen bu davranışların kimliği gizlemeden dolayı kimin yaptığı bilinmemektedir.

Armağan (2013: 2) dijital ortamlar üzerinden iletişimde bulunan bireylerin fiziksel, toplumsal ve kültürel özelliklerine göre sanal kimliklerini belirlediklerini ve iletişim süresince kendi kimliklerini gizleyerek etkileşimde bulunduklarını ifade etmektedir.

Sanal kimlik oluşturma isteği bireylerin fiziksel çekinceleri, ekonomik kaygıları veya sosyal izolasyon ya da cinsiyet ayrımı yapılması gibi sorunlardan kaynaklanabilir. Bu noktada bireylerin gerçek hayatta dışa vurmakta zorlandıkları ya da çekindikleri davranış ve düşünce kalıplarını özgürce ifade edebilme isteği sanal kimliğin oluşumunda etkilidir ve sanal kimliği gerçek kimlikten ayıran en belirgin özelliktir. Diğer bir ayırıcı ve belirgin özellik ise bireylerin istedikleri şartlarda sanal kimliklerini yaratarak özel alanlarda var olabildikleri ve bu noktada tatmin duydukları sınırlı bir alan yaratmasıdır (İsmayılzada, 2017: 228, 229).

Sosyal medyanın sunduğu bu özgür kimlik oluşturma alanı sayesinde bireyler kendi yarattıkları kimliklerini sürekli olarak geliştirme ve yenileme gereksinimi içerisine girerek görünürlüklerini arttırma güdüsüyle hareket ederler. Bu da bireylerin sosyal medya üzerinden başkalarıyla olan etkileşimlerinde kendileriyle ilgili olumsuz yönlerini gizlemelerine olumlu yönlerini ise ön plana çıkarmalarına neden olmaktadır (Mert, 2019: 74).

Özdemir’in (2019) “Sosyal Medyada Gerçeklik ve Sanal Kimlik İlişkisi: Üniversite Öğrencileri Üzerinde Bir Araştırma” isimli çalışmasında İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerine yönelik yaptığı araştırmada sanal kimlik kullanımının istenilen şekilde yönlendirildiği ve sanal kimlik kullanılarak kurulan iletişimin günlük hayattaki gerçek kimlik ile kurulan iletişimle bağdaşmadığı ortaya konulmuştur. Bu bağlamda dijital medya platformlarının sunduğu sanal kimlik inşasının sosyal medyada kişinin kendi kimliğinden farklı davranabileceği ve bu farklılığa sınırsız imkân sunan sosyal medyanın, kimliğin farklı bir boyuta geçmesine neden olabileceği söylenebilir.

İletişim alanındaki teknolojik gelişmelerin getirdiği yeni iletişim imkânları ve dijital medyanın yoğun kullanımının yanında, dijital medya ortamlarının kullanıcılarına tanıdığı bu anonim olma şansı dijital şiddeti gitgide daha büyük bir sorun haline getirmektedir (Özmen, 2018: 958). Ancak sanal kimlik kullanan her kişinin dijital şiddet davranışları gösterip göstermeyeceği de bilinmemektedir (Varjas vd., 2010: 271).

Dijital şiddet davranışlarında bulunan kişi, şiddete maruz kalan kişilerin tanıdığı ya da tanımadığı birisi olabilir. Dijital medyanın kullanıcılarına sunmuş olduğu kimlik gizleyebilme olanağı saldırganların dijital ortamlarda şiddet davranışları sergilemelerini kolaylaştırıcı bir etkendir (Çelik ve Tekin, 2015: 346).

Bu noktada Yıldırım (2019) “Sosyal Medyada Kadınlara Yönelik Dijital Şiddet” isimli çalışmasında üniversite öğrencisi 18 kadınla yaptığı yüz yüze görüşmede, kadınlardan 4’ü hiç tanımadıkları kişiler tarafından dijital şiddet örneklerine maruz kaldıklarını belirtmişlerdir.

Yüz yüze gerçekleştirilen diğer şiddet türlerinin aksine dijital ortamlar üzerinden yapılan şiddet davranışlarında kişinin gerçek kimliğini gizlemesi olağan bir durumdur. Bu da dijital şiddette bulunacak saldırganların düşmanca tutumlarını rahatlıkla gerçekleştirmelerine imkan sağlamakta, saldırganları bu yönde cesaretlendirmekte ve şiddet mağduru kişilere karşı empati duymalarını zorlaştırabilmektedir (Asıcı, 2020: 53, 54). Ayrıca empati kuramamak kişiyi yaşanılanların yalnızca dijital ortamda kaldığı düşüncesine iterek şiddet davranışlarının mağdur üzerinde yol açtığı duygusal tahribatları görememesine bu nedenle de kişinin davranışlarını sonlandırmasında güçlük yaşamasına da yol açabilmektedir (Yaman vd., 2011: 178, 179).

Kişiler hayal ettikleri ya da farklı bir kişilik denemek düşüncesiyle de dijital ortamda gerçek kimliklerini gizleyebilmektedirler. Kişinin saç ve göz rengini değiştirmesi, boyunu ve cinsiyetini farklı göstermesi veya doğrudan başkasının fotoğraflarını sosyal medya hesaplarında kullanıyor olması kişinin dijital ortamda yeni bir kişilik deneme motifine örnek gösterilebilir (Varjas vd., 2010: 271; Arslan, 2020: 127).

Sanal kimlik kullanımı kişilerin gerçek kimliklerinin belirlenmesinin zor olmasından dolayı dijital şiddet girişimlerinde başka kişileri de özendirebilir (Arslan, 2020: 128).

Hukuki Yaptırım ve Cezaların Yetersiz Kalması

Yüz yüze gerçekleştirilen iletişim ortamının aksine bilişim ve iletişim teknolojilerinin sunduğu dijital medya ortamında insan davranışlarına yön veren toplumsal kuralların ve kanunların olmaması veya eyleme dökülen şiddet davranışlarının hukuki olarak bir ceza yaptırımına tabi tutulmayacağı düşüncesi kişilerin dijital şiddete yönelmelerine neden olabilmektedir (Arslan, 2020: 131). Bir başka ifadeyle internet ortamında hukuki açıdan denetimin güç olması internet kullanıcılarının kendilerini dijital platformlarda rahatlıkla ifade etmelerine imkân vermekte ve bu da şiddet davranışları olarak zararlı sonuçlar doğurmaktadır (Yaman vd., 2011: 217).

Şiddete maruz kalan kişilerin kendilerine tanınan yasal hakları tam anlamıyla bilmemeleri, kavrayamamaları hatta bu hakların varlığından bile haberdar olmamaları ve şiddet içeren suç örneklerine bakıldığında çoğunlukla para cezası yaptırımının uygulanıyor olması ve bunun sonucunda da hukukun şiddet eylemleri için caydırıcı ya da engelleyici bir alan olarak görülmemesinin ortaya çıkması diğer şiddet türleri gibi dijital şiddetin de yaygınlaşmasına sebebiyet vermiştir. Ayrıca şiddete eğilimli olan kişiler üzerinde de hukuki yaptırımların ve cezaların haklı bir şekilde uygulanmaması ya da yetersiz kalması gibi etkenler özgür bir iletişim ortamının olduğu algısını yaratmış ve bunun sonucunda fiziksel, cinsel, ekonomik, sözel şiddet gibi dijital şiddetin de her türlü girişimine rahatlıkla başvurabilecekleri bir zemin hazırlamıştır (Yıldırım, 2019: 39).

Bu bağlamda şiddet eylemlerine maruz kalındığında başvurulacak yasal yollardan haklı bir netice almanın adalet mekanizmasının gerçekte ne kadar adaletli işleyişi ile ilgili olduğu söylenebilir.

Etkileşim Alanının Kolay ve Geniş Olması

Başlarda veri alışverişi sağlayan bir ortam olarak tanımlanan internet, kullanım alışkanlıklarının değişmesi ile birlikte sunumunu yeniden üretmiş ve sosyal medya olarak da anılmaya başlanmıştır. İnternetin sunumunu yeniden üretme noktasında kontrolü kullanıcılarına vermesi (Arık, 2018: 129, 131) sosyal medya mecralarında bireylerin birbirleriyle olan etkileşim alanının kolaylaştırıldığı ve genişletildiği söylenebilir. Bunun sonucunda da kullanıcılar birbirleriyle istedikleri şekilde etkileşime geçmiş ve özel hayatın gizliliği, mahremiyet gibi sorunsallar tartışmaya açılmıştır. Bu noktada özel alandan kamusal alana bir dönüşüm yaşanmıştır.

Geleneksel medya ortamında yalnızca alıcı konumunda olan bireylerin yeni iletişim teknolojileri ile birlikte kaynak olarak da üretici statüsünde konumlandıklarını belirten Arık (2018: 175) mahremiyetin kamusallaşmasını şu sözlerle ifade etmektedir:

“Endüstri, özellikle sosyal paylaşım platformları aracılığıyla bireye egemenlik alanı sunmakta, varlığını kitlelere haykırmak isteyen birey, esasında mahremini endüstrinin egemenliğine armağan etmektedir. İster rızası dâhilinde, ister rızası haricinde olsun bireyi nesneleştiren dijital teknolojiler, kişisel verilerden beslenmekte ve bireyin mahremiyetini ihlal ederek endüstriyi yeniden üretmektedir”

İnternet ortamında mahremiyet olgusunu endüstri bağlamında değerlendiren Arık’ın yaklaşımına bakıldığında mahremiyetin kamusallaşması aynı şekilde kişilerarası etkileşim açısından da ele alınabilir. Özellikle dijital medya platformlarını kullanan kişilerin sosyal medya profil hesaplarını gizlilik noktasında herkese açık olarak tercih etmeleri; istekleri dışında takip edilme, saldırılara uğrama gibi çeşitli dijital şiddet eylemleri ile karşı karşıya kalmalarına zemin oluşturabilmektedir.

Diğer bir yandan dijital medya araçlarının popülaritesinin artmasıyla birlikte yüz yüze iletişim ortamında meydana gelen şiddet içerikli söylem veya eylemler, dijital platforma taşınmıştır. Bu noktada Karcı (2020: 217) “İnternet ve dijital teknolojinin dünya çapındaki geniş erişim imkânı sayesinde, zorbaların kurbanlarını taciz etme yetenekleri neredeyse sınırsız hale gelmiştir” diyerek doğrudan vuku bulan şiddet davranışlarının sınırlarının kalktığı vurgulanmaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

  • Arık, E. (2018). Dijital Mahremiyet: Yeni Medya ve Gözetim Toplumu. Literatürk Academia Yayınları, Konya.
  • Armağan, A. (2013). “Kimlik Yapılarında Değişim ve Sanallaşan Kimlik Sunumları: Öğrenciler Üzerinde Bir Araştırma”. Akademik Bakış Dergisi, (37): 1-20.
  • Arslan, S. (2020). “Siber Zorbalık Motivleri”. İ. Tanrıkulu (Ed). Siber Zorbalık. Anı Yayıncılık, Ankara, 118-145.
  • Asıcı, E. (2020). “Siber Zorbalık ve Kişilik Özellikleri”. İ. Tanrıkulu (Ed). Siber Zorbalık. Anı Yayıncılık, Ankara, 52-93.
  • Çelik, T. ve Tekin, Y. (2015). “Sosyal Medyanın Bireyler Üzerindeki Olumsuz Etkilerine İlişkin Bir Örnek: Siber Zorbalık”. The Journal of Academic Social Science Studies, 36: 343-355.
  • Horzum, M. B. ve Ayas, T., (2013). “Rehber Öğretmenlerin Sanal Zorbalık Farkındalık Düzeyinin Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi”. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 28(3): 195-205.
  • İsmayılzada, L. (2017).  “Sanal Dünyada Sanal Dönüşüm”. Yeni Medya Elektronik Dergisi, 1(3): 227-236.
  • Karcı, H. D. (2020). “Dijital Şiddet Namı Diğer Siber Zorbalık”. B. Urhan ve A. Güdekli (Ed.), Şiddet. Gazi Kitabevi, Ankara, 215-233.
  • Mert, S. (2019). Sanal Etkileşim ve Sanal Kimlikler: Facebook Örneği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri.
  • Özdemir, B. (2019). Sosyal Medyada Gerçeklik ve Sanal Kimlik İlişkisi: Üniversite Öğrencileri Üzerine Bir Araştırma. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Aydın Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
  • Özmen, Ş. Y. (2018). “Dijital Şiddet, Siber Zorbalık ve Yeni Medya Okuryazarlığı Üzerine Bir Değerlendirme”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 11(61): 958-966.
  • Seçkin, Z. (2017). Örgütlerde Mobbing ve Siber Zorbalık. Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya.
  • Varjas, K., Talley, J., Meyers, J., Parris, L., Cutts, H. (2010). “High School Students’ Perceptions of Motivations for Cyberbullying: An Exploratory Study”. Western Journal of Emergency Medicine, 11(3): 269-273.
  • Yaman, E., Eroğlu, Y., Peker, A. (2011). Başa Çıkma Stratejileriyle Okul Zorbalığı ve Siber Zorbalık. Kaknüs Yayınları, İstanbul.
  • Yenilmez, Y., Seferoğlu, S. S. (2013). “Sanal Zorbalık ve Öğretmenlerin Farkındalık Durumlarına Bir Bakış”. Eğitim ve Bilim, 38(168): 420-432.
  • Yıldırım, E. (2019). Sosyal Medyada Kadınlara Yönelik Dijital Şiddet. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Bu içeriğe reaksiyonunuz nedir?

Heyecan Verici
0
Sevimli
0
Harika
0
Emin Değilim
0
İlginç
0

İlginizi çekebilir

Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir